28 Nisan 2010 Çarşamba

Hayirdir insallah

Gecenin bir yarisi 1haftadir 10dan once kalkmadigimi da dusunursek bu uyku hangi akla hizmet kacabildi acaba? Ama kacti iste bi kere.tam da yilin sunumunu kazasiz atlatmis ve hicbir elestiri almamis huzurla uyuyabiliriz demisken. Bugun sunu sordum kendime neden sahilden giderken oradaki zengin hayatlarin icine dahil olmak zorundayiz.neden o evler nasil dosenmis 106 ekran tv lerinde ne izliyolar gormek zorundayiz? Bilmem kac milyar para verip yaptirdiklari o perdeler ne ise yariyo acaba? Biotobus dolusu insan belkide sahip olamayacaklari o hayati neden izlemek zorunda her aksam evlerine donerken? Uykumun kacmasinin nedeni biraz da adaletsiz dunyanin bize dusundurdukleri ve yaptirdiklari olabilir aslinda... Gecenin 12bucuginda yapcak daha iyi biseyiniz yoksa bunlari sorgulamaya baslarsiniz tabi...daha fazla huzuru mutlulugu kacirmamak kafayi bunlarla bozmamak adina artik sahilden gecen herkesi o camlarin arkasindaki hayatlara soylecekleri sozlerle basbasa birakip uykunun kollarina birakiyorum kendimi.

26 Nisan 2010 Pazartesi

hayatımın en güzel 6 gunu olması gerekirken...

Malesef en kötü 6 gunu şeklinde geçiyor izinli olduğum şu süre :( Biri bana olur da çalışırken yüksek lisans yapılıyo mu diye sorarsa hem mezarda yatıp hem de helvanı kavurabilir misin diye sormak istiyorum!!!


Okulun bitmesine son bir ay kala artık isyanlardayım. Cuma günü süper bi gecenin ardından uyumakla sonra da Kanyonda geçti. Tam bütün tatil böyle geçse derken, cumartesi sabahı bankaya tıkılmakla başlayan haftasonu, pazar günü akşam üzeri bankadan kendimi dışarı atmamla son buldu. Evde izlenen Fener maçını, Tophanede izlenen cincon maçı takip etti. Derken farkettim ki koskoca 3 gün ellerimin arasında kayıııp gitti, bu sürede teze mi baktım projeye mi? Pazar akşamı 11 de gelen uyku pzrtesi sabahına projelerime zinde başlayacağımın habercisiydi. Sabah ın 8inde Aslı nın telefonuyla tek gözüm açılsa da izinli olmanın verdiği coşku 10a kadar yataktan çıkarmadı beni.
Elimde Cornflakes karşımda TV E.L Raymondun en keyifli bölümlerinden biri... İşte hayat buuuu...
derkeeeen alarmın bana ders çalışmalısın dedi. Kaçan keyfimle birlikte oturduk masa başına. Şu satırları yazmaya başladığım anda bir projenin bittiğini müjdeliyorum:) Geriye kaldı 2 ödev, 2 sunum ve koskoca bir tez. Tüm bunları yapmak için de minicik bir ay var önümde...

Şimdi sormak istiyorum çalışırken yüksek lisans yapılır mı?

21 Nisan 2010 Çarşamba

kuşlar kediler böcekler...

Herşey bu kadar mı üst üste gelir derken bazen güzel şeylerinde arada geldiğini unutur olmuşuz ya da kötü şeyler o kadar çok karartmış ki gözümüzü o renkleri göremez olmuşuz. Okuldu, sınavdı, projeydi, işti güçtü, zarttı zurttu diyip dururken, var olan toz pembe hayallerin pembesi gitmiş tozu kalmış:)
Şimdi o tozları da uçurmamak için sıkı sıkı bir yere kapamak gerekiyor sanırım... Yaratıcılık kısmı size kalmış, şişeye mi tıkarsınız, avucunuzda tutup biraz da olsa süzülmesine izin mi verirsiniz...
Önemli olan hayatın tüm bu karmaşası içinde, günün tüm yorgunluğu ve stresi arasında derin bir nefes alıp etrafa farklı gözlerle bakarken o renkleri görebilmek bence. Ben son zamanlarda pek yapamadım ama bu akşam okul çıkışı hazır arabamda servisteyken kendimi sahile attım. Sabah ki havanın aksine tatlı bir serinlikle birlikte harika bir hava vardı. Sahil boyunca gece balık tutanlar, hemen yanı başında kediler ve tabiki tepede gezinen martılar...Akşamın bu saatinde bile sahil öylesine kalabalıktı kuşuyla kedisiyle böceğiyle...
Bu arada spora gidememenin vermiş olduğu vicdan azabını biraz olsa azaltması için de çıktım yola ne yalan söyleyeyim:) Ama sıra yokuş tırmanmaya gelinceeee caydım tabi:) Nasıl olsa havalar güzelleşiyor artık sahil yürüyüşleri yada bir türlü katılamadığım ve Burak'ın sürekli davet ettiği koşular başlar.
Neyse şimdi de kilo derdine düşmeden, gelen baharın tadını çıkarmak ama bu arada bir türlü başlanamayan ve 1 ay sonra teslim edilmesi gereken tezin önsözü için oturuyorum masa başına...


Son olarak da bu şiiri paylaşıp gidiyorum:)

Dogdugumda Siyahtım
Büyürken Siyahtım.
Güneşe Çıktıgımda Siyahtım.
Korkunca Siyahtım.
Hastayken Siyahtım..
Öldügümde Hala Siyahım...
Ve Sen Beyaz Çocuk...
Dogdugunda Pembesin.
Büyürken Beyazsın.
Güneşe Çıktıgında Kırmızı.
Üşüdügünde Mor.
Korktugunda Sarı.
Hastayken Yeşil.
Öldügündede Gri'sin.
Sen şimdi bana renklimi diyorsun???

17 Nisan 2010 Cumartesi

bam teli.../karamürsel

neden bam teli diye sorarsanız birileri (!) artık begendi de mi böyle söyledi bilmiyorum ama yazılarımın bam teli tadında olduğunu dile getirince bende bi sonraki yazının başlığı senin için bam teli olsun dedim...


uzunca bir sınav doneminden sonra bankadakilerle yapsak yapsak nasıl bir organizasyon yapsak diyorduk ve bu sefer kalmalı bir yerler olsun isteğinin üzerine İK durmadı ve çalışmalarına başladı. Sapanca da bulunan harika evle anlaşılamasa da Karamürselde bulduğum otele gidelim kararı alındı. Erkan abinin hikayeleri (!), gitarı, piyanosu, harika misafirperverliği, otelin süper manzarası, şöminesi ve bizim süper ekibimiz eşliğinde bir haftasonu geçti karamürselde.
2 saat kadar süren yolculuk sonrasında otele vardık ama bizi karsılayan Erkan abi, hemen esyaları bırakın oksijen almaya cıkıyoruz dedi... 2 saatimizi de dağlarda kutsal sular, silah atışları ve 400 yıllık dilek ağacının altında geçirdikten sonra (zam dönemi agacın içine tek sığan ben olduğum için ne dilediğimi tahmin etmişinizdir sanırım) donduk otelimize.
uyusak mı dinlensek mi derken kendimizi manzaraya karsı elimizde içkilerimizle sarkı söylerken bulduk... İşte o an:)
bu arada tüm bu tatil boyunca içimde bir vicdan azabı.. pazartesi günkü son sınava kim çalışcak acaba diye ara ara sesini duyuruyordu ama akşam olurda müzik başlarsa o sesi söylediğimiz şarkılar pat diye bastırır:)

Erkan abiye verdiğim sözü tuttum, reklamı da yapıyorum biz çok eğlendik yeşillik, eğlence, kimse bize karışmasın ama aynı zamanda otel tadında olsun bu tatil diyosanız bulun en az 10 kişiyi oteli kapayın ve mutlaka buraya gidin...