26 Ocak 2011 Çarşamba

"ay uy" unutulan Londra notları...

Bugün, yarın hadi haftasonu, haftasonu olmadı haftaiçi erken çıkarsam(!) yazarım derken işte bir gecikmiş bir yazı daha...


Bu sefer uzuuunca bir zaman var anlatılması gereken, ama anlatmakla yetinilmeyen yaşanması gereken:) Büşra Londra’ya STA olarak gidiyorum dediğinde tamam dedim kesin geliyorum. Öylesine çıkmıştı laf ağızdan bir kere ama ardından Aslı’yla kendimizi vize başvurunda sonra da hava durumunu gün gün takip ederken bulduk. Avrupa donuyor, İngiltere’de yolcular havaalanında sabahladı haberleri bizi yıldırmadı. Güneşli bir İstanbul’dan kalkıp yukarıdan bakıldığından buzdan ve kardan başka bir şey görünmeyen Londra’ya inmiş buldunduk. Arkamızda yarısı boş olan ve boxing day da içi dolması beklenen bavullarımız, Büşra’nın evinin (!?) yolunu tuttuk. Evimizin erkeği :P Büşra’ya biz 13 gün boyunca yatarken işe gidip geldiğinden ve biz öğlene kadar uyurken o çalıştığından saygımız sonsuzdu.

Veee işte start veriyoruz, Oyster lar alındı, evin hemen yanındaki Mc Donalds ve Burger’ler alkol sonrası için göze kestirildi, alışveriş durakları öğrenildi…

İlk günler enerji ve paramızı idareli kullanalım diyip 25 aralık gününe yatırımı yaptıktan sonra saat 11 de kendimizi Primark’ın kapısının önündeki kuyrukta bulduk:) Büşra ise Selfridges’tan hafızasına kazınmış ve tüm alışveriş hayatı boyunca gözünün önünde canlanacak anıları ile geldi yanımıza. “DKNY çantalar iki kadının elinde çektiştiriliyodu yaaaa şimdi neden bugüne boxing day dediklerini anladımmmm”.

Primark heralde görüp görebileceğim en ucuz mağazaydı Londra’daki. 100 pound alışverişe kasadakilerin bile şok olduğu ugg çakmalarının 6 pound’a bulabileceğiniz yok yok culardan:) House of Fraser diğer bir adıyla House of Aslı :) Neredeyse tüm markaların (daha keseye hitap eden cinsten olanlar varya hani) bir araya geldiği soyunma kabinine 4 ten az parça ile giremediğiniz bir diğer AVM.

Herkes tarihinden vs sinden bahsetmek ister tabi gittiği yerlerin ama yanınızda bir alışverişkolik varsa British Museum’da Firavunun mumyasını sorgularken “Şebo House of Fraser’a gider miyiz burdan” diye bir soru gelebilir ve anlatılacak şeyler kiliselerin, müzelerin yerine AVM ler olur:)

Bu arada Firavun’u bulduk ama kimse onu Firavun olduğunu bilmiyor çünkü açıklamasından sıradan bir mısırlının mumyası diye yazıyor.

Gezilen yerler mi? Tower Bridge, British Museum, Ice Bar, Oxford Street, Regent Street, Hyde Park, Greenwich ve bu güzergahtaki tüm adını hatırlayamadığım tarihi mekanlar ile meksica mutfakları... London Eye ile 360 derece Londra ve öncesinde izlenen 4 boyutlu film veeee tabi unutulmaz Winter Wonderland!!! 66 Metre yukarı fırlatıldığınız ve yukarıda manzaranın tadına varmaya başlamışken hiç beklemediğiniz anda vucudunuzun (poponuzun) koltukla bağlantısının kesildiği ve her dilden küfürlerin özünde aynı hisse tercüman olduğunu anladığınız o muhteşem an… Muhteşem diyorum çünkü ilk tecrübeden sonra 5 kez daha binelim diye inerken Büşra kocaman olmuş gözleriyle bana bakıyordu:) Birde kulakları sağır eden (I have...., c…. =)) Blackhole… Üstüne içiden geçilen waffle…

Ay uyyy ( =) ) burada anlatmadan geçilmeyecek, tüm gerçeklerin ortaya çıktığı, gece 12de altta rengarenk pijamalar, kafalarda noel baba şapkaları ve tavşan kulaklı taçlar, dolunaya karşı takılan güneş gözlükleri ile Mc Donalds’ın basıldığı “garsooooon kelle paçaaaa” yerine “hamburgeeeer” çığlıklarının havada uçuştuğu gece...

Alışverişti, gezmeydi tozmaydı bitirip sıra geldi 31 aralık akşamına… Gece boyunca önce Türkiye sonra Hollanda ve en son da İngiltere için çalan yeni yıl şarkıları, Hiltonun terasında yapılan geri sayım ve 2011…

Büşranın haaarika oda sahipliği (ev sahipliği), mükemmel yemekleri (bazıları maydonuzlu olsa da), şaraplı koltuğu, mazuma ve who you gonna call jingle ları… biten 13 gün ve kara kara nasıl kapanacak diye düşünülen bavullar. Kapandığı için sevinilen ama hava alanında ya fazla kilo çıkarsa diye gözden çıkarılmak üzere bavulun üstlerine yerleştirilen eski kazaklar…

İşte olayın son noktası Easy Jet… In Turkish: Kelle Koltukta Turizm!! Bavulların hiçbir arama yapılmaksızın uçağa alındığı, kimin nereye oturacağı belli olmadığı için kapıya koşup önden yer kapmaya çalışan insanlar, elinde sayaçla kelle sayan ne olduğunu anlayamadığımız amca… Yarım saatlik bekleyiş sonunda uçağa alınan, uçağın içindeki 15 dk lık beklemeden sonra 1,5 saat rotar duyurusunu duyan Easy Jet’in sefil yolcuları?! Şaka Şaka der gibi 5 dk sonra yapılan kalkıyoruz anonsu ve bütün gece uykusuz kalmanın verdiği yorgunlukla dalınan uyku…






Hiç yorum yok: