2 Aralık 2010 Perşembe

iç anadolu turnesi 2...

Ankaraydı, Karabüktü Safranboluydu derken farkettim ki geçen yıl da çok benzer bir telefon konuşmasının hemen ardından çıkmışım İç Anadolu turnesine... Gece 12de yüzde anlam verilemeyen bir gülümsemeyle otobüse binilmiş ve yandakiyle henüz muhattap dahi olunmadan uykuya dalınmıştır. Ve molada bile uykuya ara verilmeden Karabük il sınırı sabahın ilk saatlerinde henüz hava aydınlanmamışken görülür...
Eve varıldığı anda bir uyku, öğlen anonsla uyanılır. Yazlıktan kulak alışkanlığı olsa gerek kaybolan saat anonsuna Karabük'te de şaşmıyorum :)
Bayramın 2. günü olması nedeni ile etrafta cicilerini giymiş ufaklıklar... Sitenin içinde biri giderken öbürü gelen avucunu açmış şekere somurtan paraya gülümseyip bayramınızı kutlayanlar:) Bir iki günü çok da koşturmaca olmadan sakin şekilde geçiriyoruz, bir de kardeşimin ödevine yardım etme hatasında bulunup İletişimsizlik Becerisi isimli korkunç ötesi kitabı okuyarak. Okunmuyor, okunsa da anlaşılmıyor anlaşılsa da akılda kalmıyor.


Sonra sıkıntılar geliyor, kitap bitiyor ve elimde fotoğraf makinem halamın arabasını kapıp çıkıyorum yola. İstikamet Eski Safranbolu... Öyle bir zamanda gidiyorum ki arabayı park edecek yer dahi yok. Bütün turlar Safranbolu'da sanki. Arasta'nın içinde gezip gözleme, közde kahvenin tadına bakıyorum. Ardından tarçınlı kükürtlü otlu böcekli sabunların miss gibi kokuları arasında buluyorum kendimi. Şifalı olanları dolduruyorum torbaya kaç kere kullanacağımı merak ederek:) SafranTa' a uğrayıp çifte kavrulmuş lokumların önce tadına bakıp sonra paket paket alıyorum. Dönüşte de Bolu'dan Bolçilerimizi topluyorum:) Gelmişken her sene mutlaka yemek yediğim ama henüz minicik kapılı odalarında kalamadığım Cinci Han'a uğrayıp en tepeye çıkıyorum. İşte handa çarşı manzarası...


Havanın erken kararmaya başlaması nedeni ile Bulak mağarasına gitme hayalim suya düşmüş vaziyette bahçedeki mangal partisine ışınlanıyorum. Mangalın başında benden önce sıraya girmiş kedileri aşıp çarlistonları sıralıyorum üzerine...

Ertesi gün yine yollardayım Kastamonu'ya 120 Km kala  Çevrikköprüye henüz varmadan outlet cennetine gidiyorum. Buraya gelmeden önce bir de Ramsey'in outleti var. Yeni yapılan meydana geliyoruz ve inanılmaz ama gerçek Massimo Dutti karşıma çıkıyor hem de İstanbuldaki fiyatların yarısına:)

Şimdi geçen yılda Sanfranbolu'dan tavsiyeler vermiştim Golf arabaları ile uzun kısa ve orta dedikleri şehir turlar yaptıklarını söylemiştim bu devam etmekle birlikte artık Yörük köyü ve Bulak mağarasına da giden geniş kapsamlı turlar gelmiş tavsiye ederim. Outletler mii? Mutlaka uğranmalı:)


Ama en keyiflisi en güzeli derseniz işte Arastanın tam girişinde gözlemesi mükemmel olan yerde yemek üstü közde kahve içmek derim, bir de güzel hediyelik eşyaları bulabileceğiniz bu çarşıyı gezmeden Safranbolu'nun tadına varılmaz heralde...
Nisan - Mayıs ayları bu kaçamak için en ideal aylar olacaktır...


Turun sonrası mı Ankaraydı Karabüktü Safranboluydu devam etti vee pazartesi sabaha karşı İstanbulda açılan gözlerle son buldu koskoca bir bayram tatili...


Hiç yorum yok: